Kategoriler
Türkiye Depremleri

Büyük Depremlerde Barajların Yıkılması

Baraj gölleri bir ülkedeki sulama sisteminden içme sistemlerine kadar o ülkenin gelişimi açısından son derece önemli yapılardır. Ancak bir ülke deprem kuşağında kurulmuşsa oradaki barajların gayet hassas ve ince hesaplamalarla yapılması gerekir. Büyük barajlar, modern mühendisliğin zaferleri olarak görülür. Enerji üretimi, sulama, içme suyu temini ve taşkın kontrolü gibi sayısız fayda sağlarlar. Ancak bu devasa yapılar, özellikle de deprem kuşakları üzerine inşa edilmişlerse, potansiyel bir tehdit unsuru da barındırırlar. Büyük bir depremde bir barajın yıkılması, insan yapımı bir felaketler zincirini tetikleyebilir ve sonuçları, depremin kendisinden çok daha yıkıcı olabilir. Bu makale, böyle bir senaryoda ortaya çıkması muhtemel etkileri derinlemesine incelemektedir.

Barajlar ve Deprem Etkileşiminde Denge

Barajların depremler karşısındaki dayanıklılığı, tasarımına, inşa edildiği malzemeye (beton veya toprak dolgu) ve depremin büyüklüğüne, süresine ve merkez üssünün mesafesine bağlıdır. Bir deprem, bir barajı birkaş temel şekilde tehdit eder:

  1. Sıvılaşma (Liquefaction): Toprak dolgu barajlarda veya barajın temelindeki zayıf zeminlerde görülür. Depremin şiddetli titreşimleri, suya doygun taneli zeminleri geçici olarak sıvı gibi davranmaya zorlar. Bu durumda zemin taşıma gücünü kaybeder ve barajın oturduğu zemin aniden çöker veya kayar, yapının stabilitesini tamamen yok eder.
  2. Yapısal Hasar: Deprem dalgaları, baraj gövdesinde doğrudan çatlaklar, yarıklar veya göçükler oluşturabilir. Beton barajlarda özellikle kritik olan bu durum, yapının bütünlüğünü bozar.
  3. Heyelanlar: Deprem, baraj gölünün kenarlarındaki yamaçlarda büyük çaplı heyelanları tetikleyebilir. Bu heyelanlar devasa dalgalar (seiches) oluşturarak barajın tepesinden aşmasına (overtopping) neden olabilir. Barajlar, üzerinden su aştığında çok hızlı bir şekilde aşınmaya başlar ve yıkılır.

Tsunami Benzeri Bir Dalga Felaketin Habercisi Olmasın

Yıkılan bir barajın ardından, milyonlarca, hatta milyarlarca metreküp su aniden serbest kalır. Bu devasa su kütlesi, önüne çıkan her şeyi silip süpüren, son derece yıkıcı bir sel dalgasına (outburst flood) dönüşür. Bu dalga, bir tsunamiyi andırır ve aşağıdaki vadilerde inanılmaz bir hız ve yükseklikle ilerler.

  • Hız ve Yükseklik: İlk dalga duvarı, saatte 50-60 km’yi aşan hızlara ve onlarca metre yüksekliğe ulaşabilir. Zamanla yayılsa ve yüksekliği azalsa da enerjisi, onlarca, hatta yüzlerce kilometre boyunca yıkıcı gücünü korur.
  • Fiziksel Yıkım: Dalganın gücü, betonarme binaları, köprüleri, endüstriyel tesisleri ve altyapıyı (yollar, elektrik hatları, kanalizasyon sistemleri) yerle bir eder. Ağaçlar sökülür, toprak tabakası tamamen kazınır ve geriye çorak, enkazla dolu bir manzara kalır.

Depremler Sadece İnsan Kayıpları Yaratmaz Sosyal Travma Hafife Alınmamalıdır

Depremler sadece insan kayıpları meydana getirmez, aynı zamanda sosyal travma geride yaşayacak olanlar için büyük bir kabus haline gelir. Çünkü ölen insanların yanı sıra yaşayan insanlarda olacaktır ve yaşayan insanlar depremin travmasından acilen tedavi edilerek kurtarılması gerekiyor. Böyle bir felaketin en trajik sonucu, kitlesel can kaybıdır. Sel dalgasının yolu üzerindeki yerleşim yerleri, kasabalar ve hatta büyük şehirler neredeyse hiçbir uyarı olmaksızın sular altında kalır. İnsanların kaçması için çok kısa bir süre vardır. Ölümlerin çoğu boğulma, enkaza çarpma veya suyun şiddetli darbesi nedeniyle olur. Hayatta kalanlar ise evsiz, işsiz ve sevdiklerini kaybetmiş bir halde, derin bir psikolojik travma yaşar. Topluluklar tamamen parçalanır.

Altyapının Çöküşü ve Ekonomik Yıkım Kabusu

Barajın yıkılması, sadece fiziksel bir sel felaketi değil, aynı zamanda bölgesel bir altyapı çöküşüdür.

  • Enerji Krizi: Baraj, büyük olasılıkla önemli bir elektrik üretim merkezidir. Yıkım, geniş bir bölgenin enerji şebekesinin çökmesine neden olur; hastaneler, iletişim ağları ve temel hizmetler elektriksiz kalır.
  • Ulaşımın Felç Olması: Köprülerin yıkılması, yolların ve demiryollarının sökülüp atılması, bölgeyi ulaşıma kapatır. Bu, yardım operasyonlarını inanılmaz derecede zorlaştırır, bölgeyi izole eder ve ekonomik faaliyeti durma noktasına getirir.
  • İçme Suyu ve Tarımın Çöküşü: Baraj, aşağı kesimlerdeki milyonlarca insan, sanayi ve tarım için hayati öneme sahip bir su kaynağıdır. Barajın yok olması, uzun vadede kuraklık benzeri bir krize yol açar. Tarım arazileri ya yok olmuştur ya da sulanamaz hale gelir, gıda kıtlığı baş gösterir.
  • Ekonomik Maliyet: Yeniden inşa etmenin maliyeti astronomik olur. Kaybedilen iş gücü, üretim, altyapı ve tarım arazilerinin toplam ekonomik bedeli, bir ülkenin ekonomisini onlarca yıl geriye götürebilir.

Çevresel Felaketin Acı Bilançosuna Maruz Kalmamak

Sel dalgasının çevresel etkileri de en az sosyal ve ekonomik etkiler kadar yıkıcıdır.

  • Toprak Erozyonu ve Tarım Arazilerinin Yok Oluşu: Verimli toprak tabakası tamamen sökülür ve taşınır, geriye verimsiz, taşlık bir arazi kalır. Bu arazilerin eski haline gelmesi onlarca yıl alır.
  • Kirlilik: Sel suları, önüne çıkan her türlü kirleticiyi de beraberinde sürükler. Atık su arıtma tesisleri, sanayi bölgeleri, benzin istasyonları, tarım ilaçları ve kimyasal depolarındaki zehirli maddeler, suyla karışarak geniş bir alana yayılır. İçme suyu kaynakları ve tarım arazileri ağır metallerle ve kimyasallarla kirlenir.
  • Ekosistemin Tahribatı: Vadi ekosistemi tamamen yok olur. Bitki örtüsü, ormanlar ve hayvan popülasyonları büyük ölçüde ortadan kalkar. Nehir yatağı değişir, su kalitesi onlarca yıl boyunca düzelmeyebilir.

Risk Yönetimi ve Emniyet Tedbiri

Büyük bir depremde barajın yıkılma senaryosu, korkunç bir felaketler zincirini temsil eder. Bu senaryonun gerçekleşme olasılığı, modern mühendislik standartları sayesinde düşük olsa da (özellikle depreme dayanıklı tasarım yapılmışsa) sıfır değildir.

Bu riski en aza indirmek için alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:

  1. Sıkı Deprem Risk Analizi: Barajların, aktif fay hatlarından mümkün olduğunca uzağa inşa edilmesi esastır. İnşa edilmeden önce detaylı jeolojik ve sismolojik etütler yapılmalıdır.
  2. Depreme Dayanıklı Tasarım ve Güçlendirme: Mevcut barajlar, en son mühendislik standartlarına göre sürekli denetlenmeli ve gerekirse güçlendirilmelidir. Özellikle eski barajların deprem performansları yeniden değerlendirilmelidir.
  3. Erken Uyarı Sistemleri: Baraj çevresine ve aşağı havzaya yerleştirilecek sensörler ve erken uyarı sistemleri, olası bir yıkım durumunda insanların tahliyesi için hayati dakikalar kazandırabilir.
  4. Acil Durum ve Tahliye Planları: Barajın aşağısında kalan yerleşim yerleri için detaylı, düzenli olarak tatbikatı yapılan acil durum ve tahliye planları hazırlanmalıdır. Halk, olası bir tehlikeye karşı bilinçlendirilmelidir.

Her şeye rağmen teknoloji gelişmekte ve deprem tedbiri konusunda bilim insanları azimle ve şevkle çalışmaktalar. Depremlere karşı alınabilecek en büyük önlemlerden bir tanesi sağlam yapılar inşa etmektir. Sağlam yapılarda oturan insanlar deprem olduğu anda hem kendini daha fazla güvende hissedeceklerdir hem de depremden daha az kayıplarla çıkacaklardır. Netice itibarıyla, barajların yıkılması senaryosu, doğa ile teknoloji arasındaki dengenin ne kadar kırılgan olabileceğini gösteren bir uyarıdır. İnsanlık, doğanın gücünü kontrol altına almaya çalışırken, onun potansiyel öfkesini asla hafife almamalı ve bu devasa yapıları inşa ederken, işletirken en üst düzeyde güvenlik önlemlerini hayati bir zorunluluk olarak görmelidir. Unutulmamalıdır ki, böyle bir felaketin bedeli, sadece ekonomik değil, aynı zamanda geri dönüşü olmayan ekolojik ve insani kayıplar olacaktır.

Kategoriler
Deprem Eğitimi Türkiye Depremleri

Depremlerin Su Kaynakları Üzerindeki Etkileri

Depremler,  sıradan sarsıntılar değildir. Meydana geldiklerinde yeryüzünde yarattığı yıkımla beraber yer altında da önemli değişikliklerin meydana gelmesine sebep olurlar. Yerkabuğundaki ani enerji boşalımının neden olduğu doğal afetlerdir ve yalnızca yapısal hasarla sınırlı kalmayıp, çevre sistemleri üzerinde de derin ve çok yönlü etkilere sahiptir. Bu etkilerin en kritik olanlarından biri de su kaynakları üzerinde görülmektedir. Yer altı ve yer üstü sularının miktarında, kalitesinde ve akış dinamiğinde meydana gelen değişiklikler, deprem sonrası dönemde hem ekolojik dengeyi hem de insan yaşamını doğrudan etkiler.

Yeraltı Sularında Miktar ve Seviye Değişimlerine Neden Olan Sarsıntılar

Depremlerin en belirgin etkileri, yeraltı suyu seviyelerinde gözlemlenir. Sismik aktivite, yer kabuğundaki gerilim ve sıkışmaların bir sonucu olarak geçirgenliği ve gözenekliliği etkileyerek akiferlerde (su taşıyan katmanlar) önemli değişikliklere yol açar. Deprem dalgalarının yayılması sırasında, akiferler sıkışabilir veya genişleyebilir, bu da su seviyelerinde ani yükselmeler veya düşüşler şeklinde kendini gösterir.

Örneğin, sıkışma etkisiyle akiferdeki su yüzeye doğru itilebilir ve kuyularda su seviyeleri yükselebilir. Tersine, genişleme etkisiyle su, daha derin katmanlara sızabilir ve kuyular kuruyabilir. Bu durum, özellikle kurak bölgelerde içme ve tarımsal su temininde ciddi sıkıntılar yaratabilir. 1999 Gölcük Depremi sonrasında Yalova ve çevresindeki pek çok kuyuda su seviyelerinin değiştiği, bazılarının tamamen kuruduğu, bazılarında ise yükselmeler olduğu rapor edilmiştir.

Deprem Merkezli Su Kalitesindeki Bozulmalar

Depremler, yalnızca suyun miktarını değil, aynı zamanda kimyasal ve biyolojik bileşimini de önemli ölçüde değiştirebilir. Yerkabuğunun sarsılması, yeraltı suyu ile temas halindeki farklı jeolojik katmanların karışmasına neden olabilir. Bu durum, normalde suda bulunmayan ağır metaller, arsenik, radon gazı veya yüksek konsantrasyonlarda tuz ve minerallerin suya karışmasına yol açabilir.

Ayrıca, depremler yeraltındaki jeotermal kaynakları harekete geçirerek sıcak suyun yüzeye çıkmasına veya soğuk su kaynaklarına karışmasına neden olabilir. Bu da suyun sıcaklığını, pH’ını ve mineral içeriğini değiştirerek içilebilirlik standardını düşürebilir. Biyolojik kirlilik açısından ise, özellikle kanalizasyon ve atık su altyapısında meydana gelen kırılmalar, yeraltı sularının fekal matter (dışkısal madde) ve diğer patojenlerle kirlenmesine neden olarak kolera, tifo gibi salgın hastalık risklerini artırabilir.

Yeni Kaynakların Oluşumu ve Mevcut Kaynakların Kaybı

Depremler sadece su kaybına neden olmazlar aynı zamanda ilginç bir şekilde, depremler bazen yeni su kaynaklarının oluşumuna da önayak olabilir. Fay hatları boyunca meydana gelen kırılmalar, yeraltı suyunun yüzeye çıkması için yeni yollar oluşturabilir ve daha önce var olmayan kaynaklar, pınarlar veya gözeler ortaya çıkabilir. Tarihte, büyük depremler sonrasında yeni göllerin oluştuğu veya kurumuş nehir yataklarının tekrar suyla dolduğu vakalar kaydedilmiştir.

Ancak, bu durumun tersi de mümkündür. Yeraltı suyu akış yollarının değişmesi, mevcut pınar ve kaynakların beslenmesinin kesilmesine ve dolayısıyla kurumalarına neden olabilir. Bu da o kaynağa bağımlı ekosistemler ve insan toplulukları için yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Yüzey Sularındaki Değişimlerin Habercisi Olarak Nehirler ve Göller

Depremlerin etkisi yeraltı sularıyla sınırlı değildir. Nehir yataklarının eğiminin değişmesi, nehir akış hızlarının ve yönlerinin farklılaşmasına neden olabilir. Heyelanlar ve toprak kaymaları, nehir yataklarını tıkayarak geçici barajlar oluşturabilir ve bu barajların yıkılması durumunda aşağı kesimlerde ani ve yıkıcı seller meydana gelebilir.

Göller ise depremlerden önemli ölçüde etkilenir. Deprem sonucu oluşan seiche (göl salınımı) adı verilen durum, bir bardak suyu salladığınızda oluşan dalgalanmaya benzer şekilde, göl sularının ritmik olarak salınmasına yol açar. Bu durum kıyı yapılarında hasara neden olabilir. Daha da önemlisi, göl tabanının sarsılması, dip çamurunun karışmasına ve su kalitesinin bozulmasına yol açarak göl ekosistemini olumsuz etkileyebilir.

Kıyı Bölgelerinde Tuzlu Suların Harekete Geçmesi

Özellikle kıyı bölgelerinde meydana gelen depremler, yeraltı suyu sistemlerinde tuzlu su girişimini tetikleyebilir. Deprem nedeniyle kıyı akiferlerindeki tatlı su seviyelerinde ani düşüşler yaşanırsa, deniz suyu bu boşalan alanlara doğru hareket ederek içme ve sulama suyu kaynaklarını tuzlandırabilir. Bu durumun geri döndürülmesi oldukça zor ve maliyetlidir.

Risk Yönetimi ve Stratejiler

Depremlerin su kaynakları üzerindeki etkileri karmaşık, çok boyutlu ve genellikle öngörülmesi zordur. Bu etkileri tamamen engellemek mümkün olmasa da, alınabilecek önlemlerle riskler minimize edilebilir. Deprem sonrası hızlı müdahale için su kaynaklarının izlenmesi, kuyu ve kaynak sularının düzenli olarak kalite testlerinden geçirilmesi hayati önem taşır. Ayrıca, su altyapısının (içme suyu şebekesi, atık su hatları, barajlar) depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi ve güçlendirilmesi, olası bir afet durumunda ikincil felaketlerin (salgın hastalıklar, su kıtlığı) önüne geçmek için en kritik adımdır.

Su, yaşamın temel kaynağıdır ve deprem gibi bir doğal afetin ardından temiz ve güvenilir suya erişim, hem insan sağlığı hem de toplumun toparlanma süreci için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu nedenle, deprem riski yüksek bölgelerde su kaynakları yönetimi, afet hazırlık planlarının merkezinde yer almalıdır.

Kategoriler
Türkiye Depremleri

Depremde Aile Afet Planı Nasıl Yapılır?

Deprem tüm zamanların en yıkıcı ve tahrip edici gerçeklerden biridir. Depremin olmasını teknik olarak engelleyecek bir teknoloji henüz icat edilmedi ama depremden korunmanın yolları pekâlâ mümkün. Doğal afetler, özellikle de depremler, beklenmedik anlarda hayatımıza müdahale edebilir. Bu durumlarda panik ve kargaşa, aile bireylerinin birbirinden kopmasına ve iletişim kuramamasına neden olabilir. Bu nedenle, önceden hazırlanmış kapsamlı bir aile afet planı, hem fiziksel güvenliğiniz hem de mental rahatlığınız için hayati önem taşır. İşte ailenizle birlikte deprem anında ve sonrasında nasıl iletişim kuracağınızı planlamak için adım adım bir rehber.

  1. Aile Buluşma Noktaları Belirleyin

İletişim planının temelini, önceden belirlenmiş buluşma noktaları oluşturur. Bu noktaları üç kategoride düşünmelisiniz:

  • 1. Derece Buluşma Noktası (Hemen Çıkış Sonrası): Evin içinde güvenli bir yer. Deprem sırasında aile üyelerinin sığınacağı (çök-kapan-tutun hareketini yapacağı) ve deprem durduktan hemen sonra bir araya geleceği güvenli bir alan. Bu, koridor, kapı girişleri veya sağlam bir masa yanı olabilir. Herkesin buraya gelmesi konusunda anlaşın.
  • 2. Derece Buluşma Noktası (Mahalle Çapında): Evinizden hemen tahliye olmanız gerektiğinde buluşmak üzere hemen dışarıda belirlediğiniz bir yer. Bu, apartmanınızın önündeki bir ağaç, güvenli bir park alanı veya mahallenizdeki bir boş alan olmalıdır. Bu nokta, yangın, gaz kaçağı gibi tehlikelerden uzak, bina enkazı düşme riski olmayan bir yer seçilmelidir.
  • 3. Derece Buluşma Noktası (Şehir Çapında): Afetin büyüklüğü nedeniyle mahallenize dönülemediği durumlar için şehrin farklı bir bölgesinde belirlenmiş bir nokta. Bu, bir akraba evi, bir okul, bir cami veya güvenli bir park olabilir. Bu noktaya ulaşım yollarını alternatifli olarak planlayın.

Önemli Not: Buluşma noktalarını belirlerken, her aile üyesinin bu noktaların yerini kesinlikle bildiğinden emin olun. Küçük çocuklarınıza bu yerleri tarif edin, hatta birlikte yürüyerek gidip gösterin.

2. İletişim Zinciri Kurun ve Her An İletişimde Olun

Afet sonrasında telefon hatları ve internet aşırı yoğunluk nedeniyle çökebilir. Bu nedenle tek iletişim yöntemine güvenmeyin. Bir “iletişim zinciri” oluşturun.

  • Şehir Dışı Bağlantı Kişisi Belirleyin: Aile üyelerinizin tamamının arayabileceği, şehir dışında yaşayan bir kişi belirleyin. (Örn: Ankara’da yaşayan bir teyze, İzmir’deki dayı). Deprem sonrasında her aile üyesi mümkün olan ilk fırsatta bu kişiyi arayarak durumunu ve yerini bildirir. Bu sayede merkezi bir noktadan herkesin durumu öğrenilebilir. Bu kişiyi tüm aile üyelerinin cep telefonlarına kaydetmesi gerekir.
  • Kısa Mesaj (SMS) ve İnternet Mesajlaşma Uygulamalarını Kullanın: Sesli aramalar yerine kısa mesaj (SMS) göndermek veya WhatsApp gibi uygulamalardan mesaj atmak, yoğun ağlarda daha yüksek şansa sahiptir. Mesajlarınız kısa, net ve bilgi içerikli olsun: “Ben iyiyim, ev güvenli değil, mahalle buluşma noktasındayım.”

3. Acil Durum Çantası ve Diğer Püf Noktalar

Acil durum çantanızın içinde sadece su ve yiyecek değil, iletişimi destekleyecek öğeler de olmalıdır.

  • Şarj Cihazı/Yedek Batarya: Taşınabilir bir power bank, cep telefonunuzun şarjı bitse dahi hayati önem taşır.
  • Pille Çalışan veya Kurbalı Radyo: En güvenilir bilgi kaynağıdır. Resmi açıklamaları ve uyarıları buradan takip edebilirsiniz.
  • Düdük: Enkaz altında kalma ihtimaline karşı, sesinizle iletişim kuramadığınızda düdük hayat kurtarır.
  • Önemli Telefon Numaraları Listesi: Telefonunuzun şarjı bittiğinde veya ulaşılamadığında, bir kağıda yazılı şehir dışı bağlantı kişisi, aile fertleri, iş yerleri, okullar, AFAD, 112 Acil gibi numaraları acil durum çantanızda bulundurun.
  • Aile Fotoğrafı: Aile bireylerinin güncel bir fotoğrafı, özellikle kayıp durumunda aramalarda yardımcı olacaktır.

4. Aile Tatbikatı Yaparak Uygulama Senaryoları Kurun

Bir plan sadece kağıt üzerinde kaldığında işe yaramaz. Planı düzenli aralıklarla pratik etmek çok önemlidir.

  • Senaryolar Üretin: “Deprem oldu, sen okuldasın, ben işteyim, evde kimse yok. Ne yapardık?” gibi farklı senaryoları ailece konuşun.
  • Tatbikat Yapın: Belirlediğiniz buluşma noktalarına ailece yürüyün. Çök-kapan-tutun hareketini evdeki her oda için düşünün ve uygulayın.
  • Bilgileri Güncel Tutun: Telefon numaraları veya adresler değiştiğinde, tüm aile üyelerini haberdar edin ve acil durum çantanızdaki listeyi güncelleyin.

5. Özel Durumlar İçin Plan Çocuklar, Yaşlılar ve Evcil Hayvanlar

Planınızı ailenizin tüm üyelerini kapsayacak şekilde genişletin.

  • Çocuklar: Okul veya kreşlerin afet planlarını öğrenin. Çocuğunuzu kimin alacağına dair okulla önceden resmi bir protokol oluşturun.
  • Yaşlı Aile Üyeleri: Hareket kısıtlılığı olan aile üyeleri için tahliye planınızı gözden geçirin. Onlara ulaşmak ve yardım etmek için kimin sorumlu olacağını netleştirin.
  • Evcil Hayvanlar: Afet çantanıza onlar için mama, su ve veteriner kayıtları ekleyin. Buluşma noktalarınıza götürebileceğiniz bir taşıma çantası hazır bulunsun.

6. Teknolojiyi Akıllıca Kullanın ve İletişim Araçlarınızı Yakınınızda Tutun

  • AFAD ve Kızılay Uygulamaları: Telefonunuza AFAD’ın resmi uygulamasını ve diğer acil durum uygulamalarını indirin. Bu uygulamalar erken uyarı, toplanma alanları ve acil durum bilgileri sağlayabilir.
  • Konum Paylaşma: WhatsApp ve benzeri uygulamalardaki anlık konum paylaşma özelliğini kullanmayı öğrenin. Bu, buluşamadığınız durumlarda birbirinin yerini tespit etmek için çok değerli olacaktır.

Bir aile afet ve iletişim planı yapmak, deprem gibi bir felaket karşısında paniği azaltır ve hayatta kalma şansınızı artırır. Bu plan, ailenizin dağılmasını engelleyen ve yeniden bir araya gelmenizi sağlayan bir güvenlik ağıdır. Bu makalede özetlenen adımları takip ederek, ailenizle oturup konuşarak ve planınızı pratik ederek, olası bir depreme hazırlıklı olmanın huzurunu yaşayabilirsiniz. Unutmayın, hazırlık korkuyu azaltır, bilinçli eylemi artırır. Bugün, yarın için plan yapmak için en iyi gündür.

Kategoriler
Türkiye Depremleri

6 Şubat Depremleri İki Yıl Sonra Bilançonun Sessiz Çığlığı

6 Şubat 2023’te saat 04:17’de Kahramanmaraş’ı vuran 7,7 büyüklüğündeki deprem, 9 saat sonra 7,6 büyüklüğünde ikinci bir yıkımla Türkiye’yi sarstı. Resmi rakamlara göre 53.537 can kaybı, 107.213 yaralı ve 3,3 milyon göç… Peki iki yıl sonra bu acıların izinde neredeyiz? İşte 6 kritik soruda yanıtlar:

Sağlık Hizmetleri: Yaralar Sarıldı mı?

İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı veriler, 138.190 sağlık personelinin bölgeye sevk edildiğini gösteriyor. Ancak Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Vedat Bulut’a göre gerçek tablo daha karanlık:

“Kahramanmaraş’ta 11 bin defin kaydı varken resmi rakamlar 6 bindi. Fazladan ölüm istatistikleri 2024 nüfus sayımlarında ortaya çıkacak.”

Malatya’da temiz suya erişim sorunu, sağlık çalışanlarının barınma problemi ve Aile Sağlığı Merkezleri’ndeki kaos devam ediyor.

Yıkılan Binalar: Rakamlar Ne Söylüyor?

Cumhurbaşkanlığı raporu, 35.355 binanın yıkıldığını, 17.491 binanın acil yıkılması gerektiğini açıkladı. Ancak Şehir Plancıları Odası’ndan Serkan Koç’un uyarısı çarpıcı:

“Orta hasarlı binalarda hala insanlar yaşıyor. Ruhsatsız yapıların güçlendirilmesi, denetimsizlik yüzünden imkansız.”

4 Nisan 2024’e kadar ruhsat alamayan binaların yıkılacağı belirtilse de, kırsaldaki kaçak yapılar bu süreci tıkıyor.

Konteyner Kentler: Kaç Kişi ‘Geçici’ Hayata Mahkum?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 215 bin konteyner, resmi verilere göre 78.718 kişiye ev oldu. Ancak Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin raporu, 3,3 milyon kişinin bölgeden göç ettiğini ortaya koyuyor. Çadır kentlerde kalanların sayısı ise 2,6 milyon…

Adli Süreç: Müteahhitler Cezalandırıldı mı?

Adalet Bakanı Tunç, 2.825 soruşturma ve 350 tutukludan bahsetse de Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Veli Küçük gerçeği ifşa ediyor:

“Davaların çoğu ‘kovuşturmaya gerek yok’ kararıyla rafa kalktı. Ceza alanlar ise ‘kısa süreli hapis’ ile kurtuldu.”

Kültürel Miras: Tarih Yıkıntılar Altında mı?

Deprem, 169 kültürel varlığı yerle bir etti. Hatay ve Malatya müzelerindeki 90 eser hasar gördü. İKSV Direktörü Özlem Ece’nin vurgusu dikkat çekici:

“Kültür mekanları, depremde sığınak ve dayanışma merkezine dönüştü. Ancak restorasyon için ayrılan 1 milyar TL yetersiz.”

Sanatın İyileştirici Gücü: Hatay Senfoni Dirilecek mi?

Hatay Akademi Senfoni Orkestrası, dört üyesini enkazda kaybetti. Müzisyen Ayşegül Uçar’ın sözleri umut veriyor:

“Enstrümanlarımız moloz altında kaldı, ama ruhumuzu çaldıramadılar. Yıkıntılar arasından yeni bir umut besteliyoruz.”

Deprem Değil, İhmaller Öldürüyor!

Ruhsatsız binalarda yaşamaya mecbur bırakılan aileler ve cezasız kalan müteahhitler… 6 Şubat, sadece bir deprem değil, sistemik çürümüşlüğün de fotoğrafı. Unutmayalım: Deprem öldürmez, güvensiz binalar ve kayıtsızlık öldürür.