Kategoriler
Deprem Eğitimi

Deprem Belgeselleri ve Filmleri Deprem Eğitimi İçin Yeterli mi?

Depremler, doğanın en yıkıcı ve öngörülemez güçlerinden biridir. Ülkemizin de büyük bir bölümü aktif fay hatları üzerinde yer aldığından, toplum olarak bu afete karşı sürekli hazırlıklı olmamız hayati önem taşır. Bu hazırlık sürecinde, deprem bilincini artırmak için kullanılan araçlardan biri de sinema ve belgesellerdir. Peki, sadece deprem filmleri ve belgeselleri izleyerek etkili bir deprem eğitimi almak mümkün müdür? Bu sorunun cevabı, hem “evet” hem de “hayır”ı içeren karmaşık bir yapıdadır.

Güçlü Yanları Açısında Farkındalık ve Duygusal Bağ Yaratımı

Deprem konulu yapımlar, özellikle izleyici üzerinde güçlü bir duygusal etki yaratma konusunda oldukça başarılıdır. Örneğin, gerçek deprem hikayelerini konu alan belgeseller, yaşanan acıları, kayıpları ve mücadeleleri samimi bir dille aktararak izleyicide empati ve sorumluluk duygusu uyandırır. Hollywood yapımı filmler ise (örneğin, “San Andreas Fayı”) depremin yıkıcı gücünü görsel efektlerle somutlaştırarak izleyiciyi “ya bana olursa?” düşüncesine sevk eder. Bu korku ve farkındalık, bireyin harekete geçmesi için gerekli olan ilk kıvılcımı ateşleyebilir.

Bu tür yapımlar, genel kavramları öğretmekte de faydalıdır. Çök-kapan-tutun hareketinin nasıl yapılacağı, deprem anında devrilebilecek eşyalardan nasıl uzak durulacağı veya acil durum çantasının önemi gibi temel bilgiler, hikayenin akışına entegre edilerek verilebilir. İzleyici, bu bilgileri sıkıcı bir ders dinler gibi değil, gerçek bir hikayenin parçası olarak özümseyebilir.

Yetersiz Kaldığı Noktalar Bağlamında Teori ve Pratik Arasındaki Uçurum

Ancak, deprem eğitimini sadece bu yapımlara indirgemek büyük bir eksiklik ve yanılgı olur. İşte bu noktada “hayır” cevabı devreye girer.

1. Pratik Eksikliği: Bir film izlemek, asla bir tatbikatın yerini tutamaz. Deprem anında yapılması gerekenler otomatik bir refleks haline gelmelidir ve bu da ancak düzenli aralıklarla yapılan pratik tatbikatlarla mümkündür. Filmler teorik bilgi verir, ancak kas hafızası kazandırmaz.

2. Yanlış veya Eksik Bilgi Aktarımı: Özellikle felaket filmleri, izleyiciyi heyecanlandırmak ve gerilimi artırmak amacıyla gerçeklikten sapabilir. Abartılı senaryolar, bilimsel doğrulardan çok dramatik etkiye odaklanır. Bu da izleyicide yanlış risk algıları oluşturabilir.

3. Kişiselleştirme Eksikliği: Her binanın, her evin ve her ailenin riskleri ve ihtiyaçları farklıdır. Standart bir film, izleyicisine “Senin evinin güvenliği nasıl?” veya “Ailenin buluşma noktası neresi olacak?” gibi kişiselleştirilmiş sorular sormaz ve cevaplar vermez. Oysa gerçek deprem eğitimi, bireyin kendi yaşam alanını ve koşullarını merkeze almalıdır.

4. Pasif Bir Öğrenme Biçimi: Film izlemek pasif bir eylemdir. İzleyici, bilgiyi alır ancak onu içselleştirip içselleştirmediği, anlayıp anlamadığı veya ne kadarını hatırlayacağı belirsizdir. Oysa etkili bir afet eğitimi, katılımcı, sorgulayıcı ve interaktif olmalıdır.

Tamamlayıcı Bir Parça Bakımından Tek Başına Çözüm Değil

Deprem belgesel ve filmleri, deprem eğitiminin sadece başlangıç noktası olarak değerlendirilmelidir. Amacı, farkındalık yaratmak, konuyu gündeme getirmek ve izleyiciyi harekete geçmeye teşvik etmektir. İzleyici, bir filmi izledikten sonra “Peki, şimdi ben ne yapmalıyım?” sorusunu sormalıdır.

Bu sorunun cevabı ise bu yapımlarda değil, AFAD, AKUT ve diğer resmi kurumların eğitim programlarında, okullardaki tatbikatlarda, aile içinde yapılacak acil durum planlamalarında, bina güçlendirme çalışmalarında ve sürekli güncellenen bilimsel bilgide yatmaktadır. Kısacası, deprem filmleri iyi bir tetikleyici ve tamamlayıcıdır, ancak asla tek başına yeterli değildir. Gerçek hazırlık, ekran başından kalkıp pratik adımlar atmakla başlar. Unutulmamalıdır ki, deprem değil, hazırlıksız olmak can yakar.