
Depremler, yerkabuğundaki ani enerji boşalımlarının neden olduğu, yıkıcı etkilere sahip doğa olaylarıdır. Bu enerjinin büyüklüğünü niceliksel olarak ifade etmek ve depremleri karşılaştırabilmek için tarih boyunca çeşitli ölçekler geliştirilmiştir. Bu ölçekler arasında, halk arasında en çok bilineni hiç şüphesiz Richter Ölçeği’dir. Ancak, sismoloji biliminin ilerlemesiyle birlikte, Moment Büyüklük Ölçeği (Kısaca Mw) daha kapsamlı ve doğru bir alternatif olarak öne çıkmıştır. Peki, hangisi daha “doğru”? Bu sorunun yanıtı, doğruluk tanımımıza ve ölçeğin hangi depremler için kullanıldığına bağlıdır.
Richter Ölçeği: Bir Devrimin Doğuşu
1935 yılında Amerikalı sismolog Charles F. Richter tarafından Kaliforniya’daki depremler için geliştirilen bu ölçek, sismoloji tarihinde bir dönüm noktasıydı. Richter, depremin büyüklüğünü, özel olarak kalibre edilmiş bir Wood-Anderson torsiyon sismografının belirli bir mesafeden (100 km) kaydettiği maksimum dalga genliğinin logaritması olarak tanımladı.
Richter Ölçeği’nin Temel Özellikleri:
- Yerel ve Sınırlı: Temel olarak sığ ve yakın mesafedeki (episantıra ~100 km’den daha az) orta büyüklükteki depremler için tasarlandı. Bu nedenle, Kaliforniya depremleri için ideal bir ölçüttü.
- Logaritmik: Ölçek logaritmik tabanlıdır. Bu, ölçekteki bir birimlik artışın, depremde açığa çıkan dalga genliğinin 10 kat, enerjinin ise yaklaşık 32 kat arttığı anlamına gelir. Örneğin, 6.0 büyüklüğündeki bir deprem, 5.0 büyüklüğündekinden 32 kat daha fazla enerji açığa çıkarır.
- Doyma Sorunu: Richter Ölçeği’nin en büyük handikapı “doyma” eğilimidir. Çok büyük depremlerde (genellikle 6.5-7.0’ın üzerinde), sismografın iğnesi sallanmaktan çıkıp “doyma” noktasına ulaşır ve kayıtlar maksimum değeri gösterir. Bu nedenle, 8.0 ve üzeri devasa depremlerin gerçek büyüklüğünü ayırt etmekte yetersiz kalır. Örneğin, 2004’teki 9.1-9.3 büyüklüğündeki Hint Okyanusu depremi, Richter Ölçeği’yle ölçülemeyecek kadar büyüktü.
Kısacası, Richter Ölçeği kendi bağlamında, yani belirli bir bölge ve büyüklük aralığı için “doğruydu”. Ancak evrensel ve her ölçekteki depremi kapsayacak bir yapıya sahip değildi.
Moment Büyüklük Ölçeği (Mw): Depremin Fiziğine Dayanan Evrensel Ölçek
1970’lerde sismologlar Thomas C. Hanks ve Hiroo Kanamori, Richter Ölçeği’nin kısıtlamalarını aşmak için depremin fiziksel özelliklerine dayanan daha kapsamlı bir ölçek geliştirdiler: Moment Büyüklük Ölçeği.
Bu ölçek, depremin “sismik momentine” dayanır. Sismik moment (Mo), bir depremin gerçek gücünü temsil eden temel bir fiziksel niceliktir ve aşağıdaki faktörlerin çarpımıyla hesaplanır:
- Kayaçların Sertliği (Rijitlik Modülü): Fayın bulunduğu bölgedeki kayaların ne kadar dirençli olduğu.
- Fay Alanı: Kırılan fay düzleminin toplam yüzey alanı.
- Ortalama Yer Değiştirme (Atım): Fayın iki tarafının birbirine göre ne kadar kaydığı.
Moment Büyüklük Ölçeği’nin Üstünlükleri:
- Doymaz: Sismik moment, depremin kaynağındaki fiziksel süreçle doğrudan ilişkili olduğu için doyma sorunu yoktur. Hem çok küçük (0.0) hem de çok büyük (9.5 ve üzeri) tüm depremleri tutarlı bir şekilde ölçebilir.
- Fiziksel ve Evrensel: Depremin gerçek enerjisi ve boyutları hakkında doğrudan bilgi verir. Dünyanın her yerindeki her türlü deprem için güvenle kullanılabilir.
- Yıkım Potansiyeli ile Daha İyi Korelasyon: Bir depremin yıkıcı gücü, sadece büyüklüğe değil, aynı zamanda fayın türüne (doğrultu atımlı, ters, normal), odak derinliğine ve zemin koşullarına da bağlıdır. Moment büyüklüğü, fayın boyutu ve atım miktarı gibi parametreleri içerdiği için, yıkım potansiyelini tahmin etmede Richter’e göre genellikle daha anlamlıdır.
Peki, Hangisi Daha Doğru?
Bu sorunun cevabı nettir: Günümüzde, bilimsel anlamda Moment Büyüklük Ölçeği kesinlikle daha doğru ve tercih edilen ölçektir.
“Doğruluk” bu bağlamda, bir depremin gerçek fiziksel boyutunu en iyi yansıtan, en kapsamlı ve en güvenilir ölçüyü ifade eder. Moment Büyüklük Ölçeği, depremin kalbine, yani faydaki enerji boşalımının kendisine odaklanır. Dünya genelindeki tüm sismoloji kuruluşları (USGS, Kandilli Rasathanesi vb.) büyük depremlerin nihai ve resmi büyüklüklerini Moment Büyüklük Ölçeği (Mw) ile rapor eder.
Ancak, burada önemli bir ayrıntı vardır: Richter Ölçeği hiçbir zaman “yanlış” değildi; sadece sınırlıydı. Kendi tasarlandığı koşullar altında hala geçerli ve kullanışlıdır. Hızlı ancak daha az hassas ilk büyüklük tahminleri için hala “Yerel Büyüklük (ML)” gibi Richter benzeri ölçekler kullanılabilir. Medyada veya halk arasında “Richter ölçeğine göre” ifadesi, dilimize yerleşmiş bir alışkanlık olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak, arka planda bu verilerin çoğu, aslında Moment Büyüklüğü’ne dayanmaktadır.
Richter Ölçeği, depremleri ölçmek için atılmış devrimsel bir ilk adımdı ve halkın deprem büyüklüğünü anlamasında kritik bir rol oynadı. Ancak bilim ilerler. Tıpkı eski bir cep telefonunun temel işlevleri yerine getirebilmesine rağmen, günümüzün akıllı telefonlarının sunduğu kapsamlı özelliklere sahip olamayışı gibi, Richter Ölçeği de yerini daha gelişmiş ve evrensel bir teknolojiye, Moment Büyüklük Ölçeği’ne bırakmıştır.
Dolayısıyla, bir depremin gerçek ve nihai büyüklüğünü öğrenmek istiyorsak, referans alacağımız şey, sismologların kullandığı Moment Büyüklük (Mw) değeri olmalıdır. Bu, depremin fiziksel gerçekliğini anlamak ve potansiyel etkilerini doğru bir şekilde değerlendirmek açısından en güvenilir yoldur.